Çarşamba 23 Temmuz 2025 - 17:32
12 Günlük Savaşta İsrail ve Amerika Bir Hesaplama Hatası Yaptı

Havza / Gazeteci ve Ortadoğu uzmanı Cevat Gök, Havza Haber Ajansı'na İran ile İsrail arasında yaşanan 12 günlük savaşın perde arkasını ve bölgesel yansımalarını değerlendirdi.

Havza Haber Ajansı'nın aktardığına göre, İran İslam Cumhuriyeti ile İsrail ve ABD arasında yaşanan gerilim bölgesel dengeleri derinden etkilerken, çatışmaların siyasi, askeri ve diplomatik yansımaları da dikkat çekiyor. Gazeteci Cevat Gök, yaşananları değerlendirdi. Gök’e göre bu savaş, hem İsrail hem de ABD açısından ciddi bir “hesap hatası” idi. 

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İran İslam Cumhuriyeti ile İsrail ve ABD arasında son 12 gün boyunca yaşanan çatışmaların sebeplerine ilişkin değerlendirmeniz nedir? Sizce bu savaş neden başladı ve hangi hesaplar tutmadı?

Öncelikle İsrail ve Amerika’nın İran’a saldırmasındaki tek gerekçe, İran’ın özellikle Filistin konusunda tam destek vermesi, Gazze’ye her açıdan destek olmasıdır. Yani 7 Ekim olaylarından sonra İran’a saldırı planlaması yapılmış oldu. Bu 12 günlük savaşta, açıkçası İsrail ve Amerika bir hesaplama hatası yaptı. Şöyle ki: İran’ın önemli ve kritik noktalarını vurarak, örneğin Ayetullah Hamaney, Devrim Muhafızları komutanları, bilim insanları ve askeri üsleri hedef alarak İran’ın bir anda çökebileceğini ve halkın da ayaklanacağını zannediyorlardı. Yani İran, İran-Irak Savaşı dışında, 45 yıllık devrimden sonra ilk kez böyle ağır bir saldırıya maruz kaldı. İran ise hiç beklenmedik bir şekilde hızlı ve sert bir reaksiyon gösterdi. Arkasından yaptığı nokta atışları ve füzelerle tüm dünyayı hayrete düşürdü.

Sonuç itibarıyla eğer işler yolunda gitseydi İsrail tarafı ateşkes istemezdi. Anlaşıldı ki İsrail’de işler yolunda gitmedi. Eğer savaş istedikleri gibi ilerleseydi, ateşkes talep etmezlerdi. Sonuçta kazanan İran oldu. Ayrıca kazananın Trump olduğunu da söylemek gerekir. Amerikan iç kamuoyunda Yahudi lobisine yönelik Trump’ın mesajları ve hedefleri vardı, buna ulaştı. “Barışı ben sağladım” dedi, “Ben olmasam İsrail bir gün bile dayanamaz” dedi; haklıydı da. Bu noktada kaybeden Netanyahu ve İsrail oldu, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

ABD’nin bu süreçteki rolünü nasıl yorumluyorsunuz? Sizce ABD yalnızca İsraile destek mi verdi yoksa doğrudan çatışmaya müdahil mi oldu? Mevcut tabloya göre hangi yaklaşım daha isabetlidir?

İsrail zaten burada Amerika'nın ileri karakolu. Yani Amerika aslında direkt savaşa girmiş oldu çünkü silah desteğini veren de Amerika oldu. Açıkçası hem destekledi hem de doğrudan savaşa dahil oldu. Savaşın seyri İsrail’in aleyhine giderken bir anda müdahil olarak dengeleri değiştirdi.

Bu savaş bazı ilklere de sahne oldu. Mesela Amerika ilk kez B-2 hayalet bombardıman uçağını kullandı. Yine bir savaşta ilk defa bu kadar çok balistik füze kullanıldı. Kara savaşı olmadan iki ülke arasında bu kadar ciddi bir çatışma yaşanması da bir ilkti. Amerika doğrudan müdahil oldu ve ardından hızla barış çağrısı yaptı. Neden? Çünkü Amerika’nın ekonomisinin zarar görmemesi gerekiyordu. Amerika’da ara seçimler var. 2026 Eylül'ünde Temsilciler Meclisi seçimleri yapılacak. Bu seçimlerden önce bir kriz istenmiyor.

Hürmüz Boğazı'nın kapatılması Amerika’ya büyük ekonomik darbe vurur. Bu yüzden Amerika savaşın büyümesini istemedi; göstermelik bir şekilde İran’ı vurdu ve olay kapatıldı. Şu an geçici bir ateşkes var. Ama evet, Amerika bu savaşa doğrudan müdahil oldu; bunu net olarak söyleyebiliriz.

Bu çatışmaların Türkiye medyasına yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Medyanın tavrı ve halkın tepkileri açısından önceki krizlerle karşılaştırıldığında nasıl bir tablo ortaya çıktı?

Tabii savaşın Türk medyasına yansıması önceki seferlerden biraz farklı oldu. Şunu gözlemledik: Medya, istisnalar dışında doğrudan İran’ın tarafında durdu. Hatta ilk gün İran eleştirildi. “İsrail’in bu kadar ağır darbelerine neden, ne zamana kadar sessiz kalacak?” diye biz de eleştirdik. Ama İran’ın hızlı tepki vermesiyle — özellikle füzeleriyle — İsrail ilk kez bu kadar tahribat aldı. İlk defa İsrail topraklarına bu kadar ciddi saldırı yapıldı. Yani dost düşman herkes İran’ın tarafında durdu, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Medya açıkçası iyi bir sınav verdi bence. Türk medyasında, bizim bulunduğumuz kanallarda da çok ciddi ve olumlu yansımaları oldu. Hem İran’ı daha yakından tanıma açısından hem de kimi kanallar oraya muhabir göndererek savaş bölgesinden yayın yaptılar. Çok tutarlı yayınlar vardı, ben çok memnun kaldım.

Hükümet de aynı şekilde İran’ın pozisyonunu destekledi. Sayın Devlet Bahçeli de — Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı — bu konuda çok olumlu konuştu. Halk da zaten İsrail’in tarafında duracak değildi; herkes açıkça İran’ı destekliyordu.

Türkiye’nin savaş süresince sergilediği tutumu nasıl yorumlarsınız? İran-İsrail gerilimi ilerleyen süreçte tırmanırsa, Türkiyenin arabulucu, tarafsız ya da belli bir cepheye yakın bir rol üstlenme ihtimali sizce nedir?

Türkiye burada belli bir noktaya kadar ara bulucu olabiliyor. İstanbul böyle görüşmelere ev sahipliği yapabilir. Sayın Arakçı ile Amerikan Dışişleri Bakanı Rubio arasında bir görüşmeye Türkiye ev sahipliği yapabilir; diplomatik kanalları zorlayabilir. Tabii ki İran’ın İsrail ile doğrudan bir görüşmesi olmaz ama Amerika ile Dışişleri Bakanı seviyesinde bir temas kurulabilir. Bunlar Türkiye açısından olumlu adımlar. Türkiye daha önce de Ukrayna-Rusya konusunda veya Afrika’daki iki ülke arasındaki ihtilaflarda arabulucu rolü oynadı. Bu konuda tecrübesi var ve kısmen başarılı da oldu. İran ile İsrail arasında bir kalıcı ateşkes ya da anlaşmaya Amerika üzerinden Türkiye ev sahipliği yapabilir. Türkiye, İran’a yakın duracaktır. Çünkü Amerika İsrail’den yana, Türkiye ise İran’dan yana bir tavır sergileyecektir bu çok net.

Yaşanan son gelişmelerin Orta Doğudaki mevcut güç dengelerine nasıl bir etkisi olacağını öngörüyorsunuz? İran’ın direniş ekseniyle (Hizbullah, Hamas, Ensarullah vb.) ilişkileri bu dengeleri nasıl şekillendirebilir?

Ortadoğu’daki gelişmeler açısından bakarsak; savaş boyunca İran, müttefiklerini sahaya sürmedi. Ne Hizbullah, ne Irak’taki güçler; hatta Yemen bile sadece sınırlı düzeyde harekete geçti. Çünkü İran bu savaşı tek başına yürütebileceğinin sinyalini verdi ve gerçekten de bu konuda başarılı oldu.

Fakat gelecekteki gelişmeler oldukça hassas. Özellikle Hizbullah’ın komuta kademesini yeniden entegre etmesi gerekiyor. Silah ve füze stoklarının durumu bilinmiyor ama İran desteğini sürdürecektir. Burada bir sorun yok. Fakat önümüzdeki dönemde bu yapıların hedef alınacağı belli. Hizbullah ve Haşdi Şabi özellikle Amerika'nın hedefinde. Yemen de aynı şekilde.

Ama herkes kendi kararını kendi verir. İsrail’e karşı nasıl bir pozisyon alınacağına, uzaktan saldırıların nasıl sürdürüleceğine kendileri karar verecek. Ancak şu çok açık: Ortadoğu yeniden sıcak bir çatışma alanı hâline geldi.

Mevcut koşullar ışığında İran ve Türkiye arasında bölgesel diplomasi ve iş birliğinin gelişebileceğini düşünüyor musunuz? Sizce bu iki ülke, İslam dünyasında yeni bir eksen oluşturma potansiyeline sahip mi?

İran ve Türkiye’nin yeni bir eksen oluşturma ihtimali zayıf. Çünkü Türkiye NATO’da yer alıyor; İran ise Rusya ve Çin tarafında daha bağımsız hareket ediyor. Bu şartlar altında ortak bir eksen kurmaları kolay değil.

Ancak şöyle bir ihtimal doğabilir: Eğer İsrail’in saldırıları çok ciddi boyutlara ulaşır ve Türkiye de hedef alınırsa, o zaman birlikte hareket etme zorunluluğu doğabilir.

Bence bu mesele biraz da sistem meselesidir. Türkiye NATO ile çalışıyor, İran ise Çin ile. Çin zaten NATO tarafından tehdit olarak görülüyor. Silah sanayii gibi alanlarda da ortak hareket etme şansı yok, bunu açık söylemek gerekir.

Ama bölgesel iş birliği yapılabilir. İslam dünyasında şu anda dört ülke öne çıkıyor: Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Türkiye. Bu ülkeler birlikte hareket ederse diğer Müslüman ülkeler de onları takip eder. İsrail’e karşı ciddi bir ambargo uygulanması noktasında birlikte hareket edebilirler. Türkiye ile İran arasında diplomatik iş birliği ise zaten her zaman var.

Çok teşekkür ederiz. Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz başka bir husus var mı?

Son olarak şunu eklemek isterim: Önümüzdeki günlerde savaşın tekrar çıkma ihtimali yüksek. Temmuz ayı sonuna kadar İsrail’in yeniden İran’a saldıracağını düşünüyorum. Bu savaş sırasında İsrail’in füze savunma sistemleri neredeyse tükenmişti. İran bir füze attığında, İsrail en az 12 füzeyle karşılık vermek zorunda kalıyordu. Bu da çok büyük bir maliyet doğuruyordu. İsrail ciddi anlamda sarsıldı, böyle bir karşılık beklemiyordu.

Ama önümüzdeki dönemde ikinci dalga bir operasyon yapmaları muhtemel. İsrail daha büyük düşünerek bu süreci planlayabilir. Umarım İran bu konuda gerekli önlemleri almıştır. Biz de medya tarafında elimizden geleni yapmaya çalıştık. Başarılar diliyorum. Çok teşekkür ederim.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha